ukalalık diz boyu…
eee öyledir.
boynuz kulağı geçerse olacağı budur, ukalalığın ucu baba’ya kadar uzanır.
efendim iki haftadır pazar günleri baba-kız kahvaltı ediyoruz ki bu pek vaki değil. yani kahvaltı sofrasında buluşmamız pek planla programla uygulanmaz.
cumartesi olmuş pazar olmuş kimse kimseyi sıkıp, sıkboğaz etmez. denk gelinirse birlikte kahvaltı edilir ya da doğru saray’ın yolu tutulur ki herkesin yiyeceği belli. babiş, peynirli kolböreği, sahanda peynirli yumurta yer çay içer birkaç bardak; babası da kıymalı kolböreği ve çay içer.
ancak bu hafta denk geldi, ne biz erken kalktık ne babiş çok gece kaldı, bir baktık ki baba-kız ayaktayız.
tabii kahvaltı hazırlamak işi bizim. eğer ‘hadi kızım sen de sofrayı kur’ dersek masa hazırlamak, çatalı bıçağı yerli yerine koymak da babiş’in işi.
ha bu arada ‘yenilik’ler bulmak ve yaratmak da bizim temel görevimiz ki dişe dokunur bir şey bulamazsak kahvaltı pek yavan geçer.
yani kahvaltıya oturulacak ama ilgi çekici iştah açıcı bir yiyeceği baba masaya önce teklif edecek sonra da pişirip ya da hazırlayıp sunacak.
hal böyle olunca çoktandır yapmadığımız bir şeyi teklif ettik babiş’e, ‘yumurtalı ekmek yer misin?’ dedik.
‘yerimmm!’
yanıtını alınca da hazırlıklara başladık ki salondan bir ses yükseldi, ‘içine süt koymayı unutma’ der ve mutfağa doğru hışımla gelir.
babiş mutfağa geldi gelmesine de elimizdeki süt kutusunu görünce ne yaptı en iyisi size anlatmayalım.
sadece ağzımızdan ‘sen kiminle dans ediyorsun!” lafı çıktı.
sağlıkla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorum yazın
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.