sokakta yemek yemek pahalı hem de çok pahalı. hele ki bizim gibi hem sultanahmet’te otel odası tutacaksın hem balıkçı sabahattin’de boy gösterip hem de ‘iki de tek atarım’ diyeceksen, yandın.
Allah’tan o gece bize ’yoldaşlık’ eden arkadaşımız aklı başında biriydi de mezelerin, balıkların ve de tatlıların altından girip üstünden çıkmadık, gayetle sade, ‘aklı başında’ bir yemek yedik.
bir kere hemen oturur oturmaz tepemize dikilen tepsiyi neredeyse tümden reddettik, sadece midyeli pilav ve de fava ile yetindik.
balıklardan arkadaşa karadeniz barbunu bize ise ‘gerçek’ olduğuna garanti verilen deniz levreği söyledik, yanlarına da sadece yeşil olanlar doğranmış ince kıyım salata.
balıklar iyi, salata da tam istediğimiz gibiydi. karnımız da gözümüz de doydu.
geldik tatlı ve meyvelere. ikisi de ‘müesseseden’ geldi. meyveyi geri çevirdik, tatlı sevmesek bile dondurmalı irmik ile dondurmalı kaysının tadına baktık.
bu arada bizi sokağa atan babiş’in kulaklarını çınlattık, şerefine kadeh kaldırıp, ‘olsaydı silip süpürmüştü mezeleri, tatlıları’ dedik, dertlendik.
neyse!
sonunda hesabı istedik çok da yüklü gelmeyince geceyi arkadaş kahveyle, biz yolluk bir birayla kapattık.
arkadaşımızı karısına, kendimizi otele yollayıp geceyi ünlü bir yazarımızın adı verilmiş odamızda sonlandırdık.
günün sabahına ise ‘kulağımıza küpe olmuş’ çınlamayla uyandık. hani temel’i idama götürüyorlarmış, ‘son arzun nedir?’ diye sormuşlar ya o da ‘bu bana ders olsun’ demiş ya ‘bu sokağa atılma da bize ders olsun, ikinci atılmada bedelini babiş’in harçlığından kesmek lazım’ dedik.
sağlıkla.
:) babiş'in sizi sokağa attığına mi yanayim.. yoksa o tatlının görüntüsünün beni benden alan haline mi, bilemedim... Neyse aç kalmadığınıza şükredeyim en iyisi:))
YanıtlaSilçok sevgiler... güzel yıllar babiş...