Çarşamba

"nuh" deyip, "peygamber" dememek!


şükür kavuşturana, babiş geldi!
on sekiz gün, dört yüz otuz iki saat; yirmi beş bin dokuz yüz yirmi dakika; bir milyon beş yüz elli beş bin iki yüz saniye geçmiş onu görmeyeli!
bi hasret bi hasret sormayın gitsin; iki saat önce havaalanına gittik, “gazete, çay, kahve” derken, karnımız acıktı en berbat fast food’tan yedik, tavukluydu!

neyse!

sonunda ”iç hatlar geliş”ten babiş elinde bavuluyla gözükünce her şey yerli yerine oturdu, kızımızı aldık, eve getirdik!

eve geldi ama daha sokak kapısından girince bir feryat bir bağırış, çağırış, “evimi özledim; odamı özledim; banyoyu bile özledim!” demekte…

tabii şimdi ilk gün ayıp olur, “durduk yerde laf işitmeyelim” diye soramadık “niye banyomu bile” diye!

oysa banyomuz derli topludur, kat kat çoğunlukla kar beyaz havlular, temiz bir sabun lavaboda durmakta; fırçamız, tıraş bıçağımız yerli yerinde; babiş banyoda saatler geçirmemişse ne saç teli ne suda eriyen kil ne de her yana dağılmış kozmetik vardır banyoda; zaten huyumuz değil titiz adamız lavaboda kıl, tüy olmaz hatta klozetin kapağını bile açık durmaz sıklıkla; ki “unutulmuş”sa sorun bile olmamıştır aramızda!

neyse!

sonunda babiş dedi ki, “birkaç gün evden çıkmayacağım, ayağımı uzatıp yan gelip yatacağım, kimse bana elleşmesin!”


elleşmedik tabii ekmek torbasını kapıya asıp işe gittik! mümkün olduğu kadar da geç geldik; gelirken de kadıköy çarşından onun en sevdiği mezelerden aldık, ki kadınbudu köfte, patlıcan salatası, kara lahana dolması, paçanga ve beyaz peynir; kendimize de rakı ki babiş’le hasret giderirken bir kadeh parlatırsak hiç fena olmaz!

alışverişimiz, “kendimizi aşmış” bulundu, sevinildi; hemen bahçedeki balkon yıkandı tarafımızdan, babiş börekleri kızarttı, bir yandan da mezeleri tabaklara dizdi; biz de saksılarımızdan domates, biber kopardık babiş’in avuçlarını doldurduk, ki belki bir heves, tadında şeker bulduğumuz domateslerin tadına bakar hatta kendisi için sakladığımız, “fransız kadınları neden bakımlı ve güzel!” haber kupürüne dalar da o dalgınlıkla domatesten bir ısırık alır ama nafile, babiş “nuh” diyor peygamber” demiyor!

sağlıkla…



7 yorum:

  1. So glad to see you post dear one.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. küçük babişin dövmesini sevdim :)

    YanıtlaSil
  4. lezzetli somunlar,serapCumartesi, 31 Temmuz, 2010

    Demez onlar,o küçük babişler..Yemezler sebze neyin !! 20 yaşına geldi benim küçük babiş..Yeni yeni domatesin tadını öğreniyor.Canları sağolsun ne diyelim..Gözünaydın arkadaş..

    YanıtlaSil
  5. Sofraniz harika gozukuyor, bence bir degil iki kadeh raki'yi haketmissiniz :) Sevdiklerinizi her an gorebilmeniz dilegiyle !

    YanıtlaSil
  6. kızlardan biri olmasın , ev suyu çekilmiş değirmene döner...o yüzden anlıyorum sizi. Gözleriniz aydın olsun...Afiyetler olsun.

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.