Pazartesi

aydınlandık!

anlatmıştık bilirsiniz, hafta sonları kargalardan önce kalktığımızı, işe gittiğimizi ve de kargalar uyanmaya başladığında da eve doğru yola koyulduğumuzu…

geçen hafta sonu da aynı rutinle geçti; işimize gittik, ılık sonbaharın tadını çıkara çıkara yürümeye başladık ki bir an önce vapurun güvertesine çıkalım sağın solun fotoğrafını çekelim!

düşünce bu ama gerçek hayat başka, nerden bilelim ki “aydınlanacağız!” hem de bir karga tarafından!

yürürken pek etrafımızla ilgilenmeyiz ama pazar sabahı asfaltın ortasındaki bir karga dikkatimizi çekti; belli ki erkenden kalkmış, gelen geçen araçlara aldırmadan, cevizle kahvaltı ediyor!

karnımız aç, üstelik cevizi de severiz hele sıcak ekmek arasına koyup yemeye bayılırız ki demeyin gitsin ancak ceviz kargada, asfaltın ortasında! karga yükselip yükselip ağzındaki cevizi gelen geçen araçların arasına bırakıyor, kırmaya çalışıyor!

durduk yolun kenarında, başladık karganın kahvaltısını seyretmeye; bir yandan da kendimize, “gördün mü bak ne kadar akıllı hayvan, ekmeğini taştan çıkarıyor!” deyip, kargaya övgüler diziyoruz!

bir süre sonra karga bu hayran hayran bakışımızdan kuşkuya kapıldı ki cevizi kaptığı gibi ıhlamur kasrının duvarına kondu; kafamızı kaldırdığımızda ise gagasındaki cevizi ayaklarının arasına bırakıyordu!

işte o anda ne olduysa oldu karga bir an için boş bulundu ve ceviz duvarın üstünden yuvarlanıp ayaklarımızın dibine düştü!

işte o an bir şey daha oldu, cevizin düşerken çıkardığı “tokk!” sesi bizi kendimize getirdi, cevizi kaptığımız gibi cebimize attık, kargayla göz göze gelmemek için de arkamıza bile bakmadan yürümeye başladık; birkaç adım sonra da yaptığımızın “anlamı”nı çözmeye çalıştık ve kendimize hak verdik, “sonunda aslımıza dönmüştük, binlerce yıldır atalarımızın yaptığı gibi yapıp avlanmış, kendi yiyeceğimizi kendimiz kazanmıştık, ceviz yere düşer düşmez kapmamız ondandı, binlerce yıldır süre gelen genlerimizde vardı!”
yol boyunca çocuklar gibi sevindik, ikide bir ceviz yerinde duruyor mu diye cebimizi yokladık; eve geldik ki babiş’e “aydınlanmamız”ı anlatalım, atalarımızın genlerini hala taşıdığımızı söyleyip gururlanalım!

babiş bizi pek keyifsiz karşıladı, gece iyi uyuyamamış, kabuslar görmüş, sabahın altısında kalkmış ki konuşmaya pek niyeti yok; bir yandan çarşıdan aldığımız börekleri yedi ama pek beğenmedi söylendi bir yandan da bizi dinledi, sonunda ağzından birkaç kelime döküldü ki, “yanlış yapmışsın, kargalar çok kindardır, gözünü çıkarabilirdi, yine de o yoldan geçerken dikkatli ol!” der.

sağlıkla…

1 yorum:

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.