Cuma

dünya’nın kaynaklarını kadınlar tüketiyor!

laf bu kadar iddialı yani.

hayır hayır ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor. o kadar da aklımızı peynir-ekmekle yemedik. sözümüzün arkasındayız.

peki bu kanıya nasıl mı vardık? tabii ki babiş’le yıllarca yaşayarak tabii ki yıllarca babiş’in her yaptığını gözleyerek, anlamaya çalışarak ama en önemlisi de arkasını toplayarak ve topladıklarımızın külliyatını hesaba kitaba vurarak.

eski zamanlarda, kozmetik çok tehlikeli hatta ölümcül olabiliyormuş; mısırlı kadınlar gözlerinin altına sürme niyetine kurum sürerlermiş, ki gidin yakılan onca çerin çöpün, ağacın ve de gözünü kaybetmiş kadının hesabını yapın.

19. yüzyılda ise kadınlar ciltlerini beyazlaştırmak için oksit ve karbonata güvenirken güzelavratotunun zehrini de gözleri parlasın diye kullanır olmuş, dağda taşta ara ki güzelavratotu bulasın.

günümüzde ise kozmetik markaları, artık kızartma yağının yüz gerilmesini azaltan maddeler içerdiğini fark etmiş. söylenilene göre zarar görmüş deriyi yenilemeye yardımcı olan kullanılmış yağı, pek çok şirket fast food restoranları ve kafelerden sağlamaya başlamış. kızartılan patates dağlarını düşünebiliyor musunuz?

tavuğun kemik iliği kimin aklına gelir? oysa ilik kozmetik ürünlerde kullanılandan sadece birisiymiş. tavuk iliği genellikle yüz kremleri ve nemlendiricilerde bulunuyormuş. gitti mi güzelim tavuk ilikleri? halbuki ne güzel de tavuk suyunda çorba olurlardı.

içerisinde pırıltılar barındıran bir ürün kullandınız mı? losyon, oje ya da dudak parlatıcısı? eğer evetse yanıtınız, o ışıltının sebebinin balık pulları olduğunu bilmenizde fayda var.

balık pullarındaki gümüş renkli parlak madde, kozmetik sektöründe ürünlere ışıltı vermek için kullanılıyormuş. tercih edilen balık ise genelde ringa. bu kez de gitti ringalar.




gelelim babiş’e…

daha yaş küçük. ‘kaç?’ derseniz, bilemediniz 15 -16.

bir gün o kadar çok zeytinyağını saçına sürdü ki çıkartmak için okula gitmedi. sabahtan akşama saçını yıkayıp durdu. olay aramızdaki unutulmaz diyaloglardan birine sahne oldu.

‘baba şu saçımın haline bakar mısın?’

‘ne var kızım saçının halinde? güzel görünüyo!’

‘dalga mı geçiyorsun? baksana şunlara yapış yapış!’

‘evladım bir şey yok, her zamanki saçın işte!’

‘sen de bi şeyden anlamıyorsun! ben yarın okula gitmiyorum!’

‘saçmalama’

‘hayır saçmaladığım falan yok bu halde kesinlikle okula gitmem’

‘evladım ne var saçının halinde?’

‘daha ne olsun zeytinyağı bir türlü çıkmıyor’

‘zeytinyağı ne demek?’

‘saçıma zeytinyağı sürdüm bu sefer fazla kaçtı galiba!’

bu arada o günlerde hatta şimdi bile ülkede elektrik üretimi sınırlı. üretilen elektrik ancak babiş’in fön makinesiyle kaçak kullanıcılara yetiyor ama babiş'in elinden fön makinası düşmüyor ki ve hala da bu düşmeme durumu sürüyor. gitti yine sular seller kadar enerji.

gelelim yumurtaya. yumurta ne yapılır? omlet, yağda yumurta ya da yumurtalı ekmek ya da ya da patatesli omlet değil mi? yani yumurtayı yersiniz. saçınıza sürecek haliniz yok ya.

yok hayır bizim evde yumurta çoğunlukla saça sürüldü ki bir işe yarasın.

hayır sadece yumurta olsa iyi. çifti kaç para ki? alırsın iki koli yumurta, babiş istediğini saçına sürer geri kalanıyla da sen sabah kahvaltısında rafadan  yumurta yaparsın yok baktın canın tereyağında yumurta çekti, atarsın bakır yumurta kabına ikisini bir güzel ekmek banarsın.

mesele yumurta değil. yumurta dünyanın sınırsız kaynaklarından biri sadece geriye daha kim bilir nelerle yapılmış ‘tatlı badem yağı’, ‘snake oil (yılan yağı)’, ‘papatya suyu’, ‘içten dıştan ikili onarım, kırılma karşıtı, kuru, yıpranmış veya kırılan saçlar için’ hem bilmem ne firmasının hem de bilmem ne firmasının ‘yeni sıvılaştırılmış ipek içeren’ sıvı ipek teknolojisi ile üretilen ürünler ürünler kalıyor.

‘deniz mineralleri içerir yağ içermez’, ‘hassas ciltlere yönelik kayısı özlü peeling’in ya da ‘sugar scrub manicure peeling!’

ve bütün bunlar varken bir de ‘yeni! yüzde yüze kadar daha az saç kırılması ve yüzde doksan beşe kadar daha az çatallaşma’ vaat eden bir başka ürün…

ancak her şey bir yana da şu hamur kabartma tozuna bir türlü aklımız ermedi. hamur kabartma dışında ne işe yarar ki?.

geçen gün banyoda bulduk kullanılmış bir paketini ve doğrusunu isterseniz korkumuzdan soramadık ‘hamur kabartma tozunu ne yaptın?' demeyi…

aslında sorardık sormasına da durduk yerde ‘sen de her işime karışıyorsun’ fırçasını yemek de var.

sağlıkla…

4 yorum:

  1. Babiş yavaş yavaş gözüme giriyor. Bende o yaşlarda iken saçlarım gürleşsin diye zeytinyağ hatta bir keresinde gaz yağı sürmüştüm zor çıkar bilirim.Dişlerim daha beyaz görünsün diye cevizin iç kabuklarını ile dişlerimi ovmuştum. bu da yetmedi gözlerim ışıl ışıl parlasın diye az mı limon sıktım içlerine ... Ne yapalım biz böyleyiz işte sağlıkla kalın....

    YanıtlaSil
  2. hahaha çok sevimli yazmissiniz harika bir baba, kizsiniz. Benimde zeytinyagi ve yumurta hikaye var bir turlu cikaramadim sacimdan ve okula gittim, ogretmenden sacimi yikama konusunda sinifin ortasinda uyari aldim en cok utandigim gunlerden biridir ayni yaslarda derdimide anlatamadim! Babis çok iyi etmis okula gitmemekle:)sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. evet ne yapalım sizler böylesiniz. ceviz kabuğu ile dişler ovulduğuna göre acaba hamur kabartma tozu da dişler için kullanılmış olmasın?

    YanıtlaSil
  4. Mehmet Bey kalbimizi okuyorsunuz karbonatta kullanmıştım üzerine limon sıkıp köpürterek dişlerimi ovmuştum .

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.