dünyada ağır bir ekonomik kriz var ya; hani memlekete daha gelmedi ya! bizi aldı bir telaş! ‘memlekete gelmez ama bizim eve mutlak uğrar’ deyip, tedbirimizi aldık, ilk mutfaktan başladık! hem böylelikle babiş de ‘kriz nedir? nasıl yönetilir?’ görsün, öğrensin istedik.
bahçemizde, maraşlılar’ın 'soğukluk', urfalılar’ın ve de antepliler’in 'pirpirim', taşeli platosunda yaşayanların 'töhmeken' (tohum eken), dedikleri ama yaygın, bilinen adıyla herkesin ‘yabani semizotu’ diye adlandırdığı bitkiden var.
her yıl, yaz sonu gibi biter her bir yanda, birkaç ay da kalır; kök salar, bir dallanır budaklanır ki sormayın. aklımızdaydı, gözümüzün önündeydi ama bir türlü ne yapacağımıza karar veremediğimizden, ‘dur bakalım’ deyip elleşmiyorduk.
eee her var olanın bir hikmeti vardır; yaradan yarattığını boş yere yaratır mı? bizim yabani semizotu da ‘dar günler’in ilk ‘kriz yemeği’ oldu.
bir gün önce ‘kızım semizotu yapacağım, yer misin?’ onayı aldığımızdan (buna kriz yönetimi denir) gönlümüz ferah, ellerimiz semizotu dolu, mutfak tezgahının başına geçtik.
yabaniliğini biraz olsun hafifletebilmek için önce köklerinden, küçük parmak kalınlığına ulaşmış dallarından kopardık; körpe yapraklarını beş altı kez bir güzel sudan geçirdik! dinlendiler bir kenarda.
irisinden bir baş soğan doğradık, orta boy bir tencereye birkaç kaşık zeytinyağı koyduk, soğanları attık içine ki pembeleşsinler.
‘lezzet verir’ deyip olgunundan bir domates rendeledik, ‘renk verir’ diye de kaşık ucuyla salça ekledik… aklımıza, kavurup da derin dondurucuda hazır tuttuğumuz kıyma geldi, ‘proteindir’ deyip bir küçük topak da ondan koyduk; ‘artık sırasıdır’ deyince de semizotlarını tencereye doldurduk.
doldurduk ama fikrimizde kalmış, bir yerlerde okumuşuzdur herhal, iki kaşık da yıkanmış pirinç attık üstlerine. az biraz su, indirmeye yakın da tuzunu kattık.
misss gibi semizotu yemeğimiz hazır. bu arada taa taş fırına kadar gidip ‘babiş suyuna banıp banıp yer’ diye aldığımız dilim dilim ekmeğimiz de var, daha ne olsun?
gerçi ‘kriz yemeği’ diye yaptığımız semizotu hesap kitap sonunda biraz pahalıya geldi ama olsun bu daha kriz yönetiminin ilk günleri; zamanla alışırız nasıl olsa!
zil iki kere üst üste çaldı ve babiş okuldan geldi! kapıdan girer girmez, ‘karnım çok aç’ dedi, ‘yemekte ne var’ diye de ekledi.
‘kriz yemeği semizotu!’ yanıtına pek bir anlam veremedi, ‘yoğurt var mı?’ diye pazarlığa oturdu ve tabii ki karlı çıktı!
bir koşu bakkala telefon edildi, orta boy kaymaksız yoğurt siparişi verildi, gelen çırak da bahşişle memnun edilince geriye semizotunu yemek kaldı.
yemek bitti, ‘her zamankinden ekşiydi’ yorumunu aldık! bize de 'inşallah kriz daha da derinleşmez' temennisini dilemek kaldı!
sağlıkla.
bahçemizde, maraşlılar’ın 'soğukluk', urfalılar’ın ve de antepliler’in 'pirpirim', taşeli platosunda yaşayanların 'töhmeken' (tohum eken), dedikleri ama yaygın, bilinen adıyla herkesin ‘yabani semizotu’ diye adlandırdığı bitkiden var.
her yıl, yaz sonu gibi biter her bir yanda, birkaç ay da kalır; kök salar, bir dallanır budaklanır ki sormayın. aklımızdaydı, gözümüzün önündeydi ama bir türlü ne yapacağımıza karar veremediğimizden, ‘dur bakalım’ deyip elleşmiyorduk.
eee her var olanın bir hikmeti vardır; yaradan yarattığını boş yere yaratır mı? bizim yabani semizotu da ‘dar günler’in ilk ‘kriz yemeği’ oldu.
bir gün önce ‘kızım semizotu yapacağım, yer misin?’ onayı aldığımızdan (buna kriz yönetimi denir) gönlümüz ferah, ellerimiz semizotu dolu, mutfak tezgahının başına geçtik.
yabaniliğini biraz olsun hafifletebilmek için önce köklerinden, küçük parmak kalınlığına ulaşmış dallarından kopardık; körpe yapraklarını beş altı kez bir güzel sudan geçirdik! dinlendiler bir kenarda.
irisinden bir baş soğan doğradık, orta boy bir tencereye birkaç kaşık zeytinyağı koyduk, soğanları attık içine ki pembeleşsinler.
‘lezzet verir’ deyip olgunundan bir domates rendeledik, ‘renk verir’ diye de kaşık ucuyla salça ekledik… aklımıza, kavurup da derin dondurucuda hazır tuttuğumuz kıyma geldi, ‘proteindir’ deyip bir küçük topak da ondan koyduk; ‘artık sırasıdır’ deyince de semizotlarını tencereye doldurduk.
doldurduk ama fikrimizde kalmış, bir yerlerde okumuşuzdur herhal, iki kaşık da yıkanmış pirinç attık üstlerine. az biraz su, indirmeye yakın da tuzunu kattık.
misss gibi semizotu yemeğimiz hazır. bu arada taa taş fırına kadar gidip ‘babiş suyuna banıp banıp yer’ diye aldığımız dilim dilim ekmeğimiz de var, daha ne olsun?
gerçi ‘kriz yemeği’ diye yaptığımız semizotu hesap kitap sonunda biraz pahalıya geldi ama olsun bu daha kriz yönetiminin ilk günleri; zamanla alışırız nasıl olsa!
zil iki kere üst üste çaldı ve babiş okuldan geldi! kapıdan girer girmez, ‘karnım çok aç’ dedi, ‘yemekte ne var’ diye de ekledi.
‘kriz yemeği semizotu!’ yanıtına pek bir anlam veremedi, ‘yoğurt var mı?’ diye pazarlığa oturdu ve tabii ki karlı çıktı!
bir koşu bakkala telefon edildi, orta boy kaymaksız yoğurt siparişi verildi, gelen çırak da bahşişle memnun edilince geriye semizotunu yemek kaldı.
yemek bitti, ‘her zamankinden ekşiydi’ yorumunu aldık! bize de 'inşallah kriz daha da derinleşmez' temennisini dilemek kaldı!
sağlıkla.
yorum yazmasam da,yazılarınızı keyifle okuyorum.semizotu çok sevdiğim bir sebzedir.bizim buralarda da pürpürüm derler.bende iki kız annesi olarak
YanıtlaSilsize babişle kolaylıklar dilerim.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu anlatımla, ekmeğin üzerine yağ sürseniz onu bile yerim ben..
YanıtlaSilSemizotunu da çok severim ayrıca..
canım semizotu istedi
YanıtlaSilellerinize sağlık
bizde de sadece semizotu derler. ama semiz otu ekşidir zaten güzelliği de ordadır ki küçük babiş öğrenir bunu.. ben semizotu yemeyen oğluma hile yapıyorum, gözlemenin içini semizotuyla dolduruyorum, anlamıyor şimdilik :)
YanıtlaSilBenim de balkonumdaki saksilarda cikmisti birdenbire bana supriz yapip.. salatasini yapmak icin biraz cogalmalarini bekliyordum.(burada semizotu bilinmez de, bulunmaz da)seyahatten dondum, Antonio'nun annesi, "butun cicekleri ot basmisti balkonda, hepsini yoldum attim" dedi.. Umarim tohumlarini birakacak vakitleri olmustur..
YanıtlaSilprinc yerine, bulgurla deneyin bir de.. tavsiye ederim..
fotograf da cok guzel olmus..
Ben de çok severim ve ne tesadüf ki bu akşam da çok çok lezzetli bir semizotu yedim :)
YanıtlaSilBir de pişirirken içine dolmalık kırmızı biber şeritleri koymayı deneyin, hem vitamin, hem lezzet hem de o yeşilliklere harika kırmızı renk katıyor :)
Buarada kıskandım doğrusu, tüm arkadaşlarım size yorum yazmaktan benim yazımı yoksun bırakmışlar bugün :))
sevgiler,
Bence en güzel yemeklerden biri. Semizotunda balıktaki kadar omega 3 varmış Afiyet olsun.
YanıtlaSilBende semizotunu çok severim ekşi ekşi.Akşam bizde de vardı.Benim Egem de severek yedi.Elinize sağlık...
YanıtlaSilSohbet Sesli sohbet Sesli chat
YanıtlaSilBedava Müzik Dinle
Tatlı Tarifleri
Tatlı Tarifleri Yemek Tarifleri