Pazartesi
kepekli ekmek!
“insan ne oldum dememeli, ne olacağım? demeli” der eskiler. bizimki de o hesap… nereden nereye!
sözümüz “ekmek” üzerine; derdimiz de şu ki biz ekmeklerden önce “yuha” olanını tanıdık sevdik, ki babaannenin evine o zamanlar ekmekçi kadınlar gelirdi sabahın köründe, birkaç kez hamur yoğurur; sacın üstünde yüzlerce ekmek pişirir; üst üstü konulup kaldırılır; yenileceği zaman da sulanır, üstleri bir örtü ile örtülür, birkaç dakika sonra yumuşayınca da sofrada Allah ne verdiyse onlarla tüketilirdi!
gel zaman git zaman sonra çarşıdaki taş fırınlardan yemeğine göre alınan “dırnaklı” ya da “açık” ekmek moda oldu, kadınlar bayram etti, eziyet devri sona erdi; hatta hatta bir zaman sonra “somun ekmek” de katıldı çarşı ekmeklerinin arasına, ramazanda sahur geceleri şenlendi!
o günler çocuktuk sonra büyüdük, kalkıp kendi başımıza yürüdük buralara kadar geldik! geldik ama burada her öğün “somun ekmek” yiyorlar! kahvaltıda somun ekmek öğlen somun ekmek akşam somun ekmek! Bir de üstelik dilimliyorlar!
“bizim için yeni ama insanlık adına önemli bir adım olmalı ki” dedik dertlenmedik.
aradan yıllar yıllar geçti yeni yeni fırınlar açıldı yeni yeni ekmekler türedi ortalıkta kimine çiçek, alman kimine baton, kepekli, “sağlıklı ekmek” denildi.
bu arada makineleşme de hızla yol aldı ekmek makineleri boy göstermeye başladı ortalıkta…
hadi yeniden evlere dönüldü herkes deliler gibi ekmek yapmaya başladı; “ekmekçi kızlar”ın “ekmekçi ablalar”ın “ekmekçi bacılar”ın şanı şöhreti aldı yürüdü, kurumlarından, çalımlarından yanlarına yaklaşılmaz oldu; fikren zenginlediler, blogları oldu, sağa sola fikir satıp tarif dağıttılar, cevizli mi dersiniz çöl etmeği mi tava mı yoksa bin katkılı ekmek mi insan hangisini aklında tutacağını şaşırdı!
bize gelince olduğumuz yerde ezildikçe ezildik içine çöken ekmeklere döndük bu yoğun bombardımandan etkilendik ilk gördüğümüz market rafından bir ekmek makinesi aldık!
aklımızca artık biz de ekmeğimizi evde yapacağız fırıncıların “güven” vermeyen ekmeklerinden kurtulacağız!
nitekim soluğu mutfakta aldık makineyi çalıştırdık, aklımıza göre tariflere uyarak un ve su koyduk, maya ekledik tabii sonuç yenilir gibi olmadı, ekmek kovasını çöpe devirdik! yoksa ki öyle olmazmış önce pervaneyi çıkarmak gerekmiş!
makine birkaç ay mutfağın bir köşesinde süründü; bir gün denk getirip yedek parçacılardan bir pervane aldık yeniden denedik; yine hüsran yine hüsran!
böylelikle ilişkimiz hepten koptu makineyle kavuşma olmayınca sevdamız küllendi, ekmek aşkımız bir başka bahara kaldı! hatta hatta mutfağımızdan gelene geçene kendisini teklif ettik; kibarca “aa tabii alırım valla!” diyenler biraz sonra verdikleri sözü unutturup geldikleri gibi gittiler!
kaldık mı baş başa! mutfağımız dar, kafamızı çeviriyoruz göz göze geliyoruz, gözümüzü kapatıyoruz iş yapamıyoruz!
aylarca sürdü bu azap sonunda dayanamadık gidip marketten 5 kg’lık bir torba un, paket paket kuru maya aldık bir cesaretlendik bir cesaretlendik sonunda ekmek yapma işine tekrar soyunduk!
bir paket mayayı döktük teknenin dibine, ölçüyle su ölçüyle tuz, şeker koyduk en üste de unu dolduktuk çalıştırdık; dön babam döndü pervane aldı hamuru bir aşağı bir yukarı dolaştırdı, durdu, tekrar çalıştı; dinlendi hamur, kabardıkça kabardı; baktık taşıyor, elimizle tıktık gerisin geriye yine kabardı yine tıktık, baktık olmuyor bir parça hamuru çekip kopardık sonunda nasıl oldu bilmiyoruz, pişti!
“fena olmamış” dedik yedik! babiş”e de ikram kibar davrandı, “eline sağlık!” dedi, umutlandık!
o ilk ekmeği bir haftada tükettik, umutsuzluğa kapılmadık yenisini yine aynı ölçülerle denedik! yine aynı şeylerle karşılaştık, hamurla boğuştuk pes etmedik!
ta ki “acaba mayanın yarısını mı koysak? hımm bak burada yazıyor salak, maya unun üstüne konulacakmış, suyu da azaltabilirsin biraz” diye diye fikir geliştirdik!
sonunda oldu, çabamız sonuç verdi, 5 kg’lık unumuzla her hafta bir ekmek yaptık, dilimleyip dilimleyip yedik, karnımız doydu; her seferinde ekmeklerin ucundan babiş de tattı ama “ben kepekli ekmek seviyorum!” dedi, son noktayı koydu.
işte fotoğraftaki ekmek ilk kepekli ekmek; içinde de su, tuz, tereyağı, kepekli un ve maya var!
“babiş kaç dilim yedi?” derseniz valla saymadık kepekli ekmek olduğu gibi durduğuna göre!
sağlıkla…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil