Salı

hacı!


çocuğunuz size nasıl seslensin istersiniz? “baba!”, “babacığım!” belki çok çok “babiş!” hadi diyelim biraz daha ilerisi “özel” bir sesleniş.

bizde ise durum epeyce farklı; bir sürü ismimiz var yerine ve zeminine göre çağrılıyoruz!

“babaaa”nın anlamı açık ya bir kabahat işlemişiz ya işlemek üzereyiz ya da yardıma çağrılıyoruz; “babacığım!” ise hemen hemen hiç duymadağımız bir sesleniş nadirdir kulağımıza çalınışı; babiş!” ise sevimlilik ifadesi, ne kadar sevildiğimizi anlıyoruz hele ki adımıza bir de “..moş!” eklenirse keyfimize diyecek yok o zaman!

ancak şimdilerde sık sık seslendirilen bir adımız ve çağrılışımız var ki daha bir anlam veremedik anlamına… bakın anlatalım…

şu günlerde düzen falan kalmadı evimizde neredeyse baba-kız birbirimizi görmez olduk; o sabahları kargalarla birlikte kalkıp okula gidiyor, biz biraz daha geç; cumartesi ve pazar günleri ise biz kargalardan bile erken kalkıp işe gidiyoruz, o kargalarla birlikte dershaneye; hafta içi ise evlere şenlik hiçbir düzen dikiş tutmuyor; o okuldan gelince biz evde yoğuz, biz gelince o yok akşam etütlerinde yine dershanede.

bu cumartesi de öyle oldu, biz erkenden kalkıp işe gittik, o da birkaç saat sonra dershaneye, sınavı varmış üstelik!

şeytan dürttü bu kez işten sonra gezmelere vurmadık, rotamızı şaşırmadık eve vapurla dönmeye karar verdik ki denizin ortasında telefon çaldı, kızımız; nerede olduğumuzu sordu, söyledik ardından ekledi, “yemek yiyelim mi karnım çok aç!”

buluşma yeri olarak iskele seçildi, vardığımızda bir baktık ki babiş yok yani var da ortalarda görünmüyor, yorgunluktan bir banka çökmüş etrafı bile görecek hali yok! burnunun dibine kadar sokulduk da varlığımızdan haberdar oldu, olur olmaz da yiyecek ve mekan alternatiflerini sıralamamızı istedi!

başladık “o lokanta da senin bu börekçi de senin!” muhabbetine ki bizde seçenek çok! baylan da var güvendiğimiz bizi gururlandıracak yanyalı fehmi de çiya da bilgeoğlu da!

neyse ki bu sefer seçenekleri bunlarla sınırlı tuttuk, bilgeoğlu’nda karar kıldık, “kıymalısıydı peynirlisiydi” derken dört dilim suböreğini çatal bıçaklarla birlikte sardırıp babiş’in önerisi doğrultusunda moda’daki çay bahçesinin yolunu tuttuk!

börekler babiş’in deyişiyle “muhteşem” hatta bu kentteki en iyi böreklerden, ki yanına ne güllüoğlu yanaşabilir ne bir başkası; manzara muhteşem tam karşıda kentin o eşsiz silueti, ki yanına hiçbir manzara yaklaşamaz; eh en fazla çaylara laf söylenir ki “o da nazarlık olsun!” dedik garsona elleşmedik1

durum böyle olunca babiş kendinden geçti ama önce karnını doyurdu ardından ikinci çayını yudumlamaya başladı ve sıra geldi sınavdan çıktıktan sonra onu buralara getiren aklını övmeye, “dedim şu hacı’yı bir arayayım belki bana yemek yedirir! iyi etmişim değil mi””

sağlıkla…

meraklısına not: siz siz olun eğer bilgeoğlu'ndan börek alacaksınız geç vakitlere kalmayın! çünkü ya börek bitmiştir ya da sonuna yetişmişsinizdir!

1 yorum:

  1. ne iyi etmişsiniz de siz yazmışsınız şimdi bunu. başım önümde itifat ediyorum bilgeoğlundan haberim yoktu benim.
    sayenizde öğrendim şimdi :)

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.