biz “alternatif yemek” yazılarına başladık ya, babiş de
hemen restimizi gördü ve hayatında ilk kez misafir ağırlayıp, “alternatif”e “geleneksel”
olanla karşılık verdi.
efendim bu internet’i sonrasında sosyal medyayı
yaratanların ayakları cennetten başka yere basmasın; bu ne iletişim kolaylığıdır!
babiş’le her gün ya skype ya whats app ya da viber üzerinden konuşuyoruz; o
bize yeni kentini çevresini, okulunu ve dolayısıyla adaptasyon sürecini
anlatıyor, biz ise ondan geri kalmamak için istanbul’dan söz edip, “bugün hava
çok sıcak” ya da “bugün hava serinledi limonata gibi” deyip hava raporu verip
arada da eşsiz manzaralar eşliğinde gezip tozduğumuz yerlerin fotoğraflarını
yolluyoruz.
işte bu sosyal medya üzerinden süren baba-kız ilişkisi,
sonunda varacağı yere vardı ve muhabbet karşılıklı yemek atışmalarına kadar geldi
dayandı.
“alternatif yemek denemeleri” yazımızı okumuş; “vay
demek mercimek köfteli içli köfte başarılı olmadı ha? tüh tüh tüh!” sataşmaları
başladı ve hemen karşı hamle geldi, “cumartesi günü misafirler ağırlıyorum! mönüde
de brokoli çorbası, mantarlı et, püre ve tatlı olarak kek var!” dedi.
ve tabii biz de bu sözler üzerine doğal olarak cumartesi
gününü iple çektik, kızımızın ilk kez misafir ağırlayacağı günden yüzünün
akıyla çıkması için dua ettik!
nitekim misafirler gider gitmez mesajlar yağmaya başladı
yemeğin başarılı geçtiği haberini verdi. bir ertesi günse, yemek olarak dünden
kalanları yediklerini ve dağ gibi bulaşık biriktiğini ama en önemli şey olarak “misafir
ağırlarken yemek senkronizasyonunu sağlamanın ne kadar güç olduğu”ndan söz
etti! yani bir yandan çorbayı pişireceksin, bir yandan ete bakacaksın, püre de
yavaş yavaş hazır olacak, kıvamlı olacak gibi gibi…
babiş’in yazdıklarını okurken tahmin edersiniz ki içimizden
kıs kıs güldük!
bunu her ana ve baba yapar eminiz! yani hem çocuğunun
başarılı olmasını ister hem de içinden “gördün mü? armut piş ağzıma düş
değilmiş dünya” diye bir düşünce geçirir.
bu arada tabii ki babiş’in hamlesine hamle ile karşılık
verdik ve “ben de urfa işi semsek deniyordum.
şimdi biraz kuzu kıyması kavuruyorsun,
içine karabiber, pul biber, kuru soğan ve biraz da maydanoz koyuyorsun. iç malzeme
hazır. hamuru daha önceden yoğurup dinlenmeye bırakıyorsun,; malzemeler un, su
ve tuz! kıymanın kavrulması bitince ceviz büyüklüğünde hamur alıp açıyorsun,
içine bir kaşık iç malzeme koyup kapatıyorsun sonra da kızgın yağda kavuruyorsun.
çok kolay dene istersen” dedik.
babiş bu sözlerimize karşılık vermedi ama “ben sulu
yemek çok özledimmm” diye sosyal medya üzerinden feryada başladı!
sağlıkla…
Tekrar yazmaya baslamaniza cok sevindim. Yazilarinizi ozlemistim.
YanıtlaSilMeltem
teşekkürler seolara
YanıtlaSilmeltem hanım teşekkürler... ben de yazmayı özlemişim!
YanıtlaSil
YanıtlaSilbabiş'in evi tam öğrenci evi, ikealar kurulmuş hemen. sofrasını da pek güzel kurmuş, ellerine sağlık. yurtdışında olup verimli çalışıp özlem de çekmek zor iş ama her güzellik çilesiyle geliyor muhakkak. Allah kavuştursun!
teşekkürler temenniler için
YanıtlaSil