Perşembe

makarna nefis olmuş!


şimdi okul zamanı değil ya!
istenildiği saatte kalkılıyor. en erken öğlene yakın. bazen de dizi yakalanacaksa biraz daha erken...
zaten kahvaltı problemimiz var, yataktan kalkınca canımız bir şey istemiyor.
baba ısrarcı ama nafile.
her türlü kahvaltı önerisi, 'uygun' değilse reddediliyor!
'canım bir şey istemiyor!'
'yoo tost yemem!'
'bir şeyler atıştırırım boşver!'
atıştırma başlıyor: taze fındık, çikolata, meyve, dondurma.

bugün öyle olmadı. gerçek yumurtadan omlet teklifimiz kabul gördü. reddetmediler. sevindik. yalnız kaşar şart koşuldu!
allahtan ki elimizin altındadır. bazen durmaktan bozulmasın diye rendeleyip derinlere kaldırırız. çünkü kimin ne zaman neyi canı çekeceği belli olmaz!
hemen bir çırpıda, serbest gezen tavukların altından alınmış iki yumurtayı çırptık. içine kaşar rendeledik. yağsız tavada az biraz zeytinyağı ile çevirdik. hanfendileri, sevindiler!



'eline sağlık babiş!'
'afiyet olsun kızım!'

öğlen oldu. dünkü kıymalı mercimeğin kalanından ki 'yarın da yerim' tembihinden duruyor, yenildi. yine beğenildi.
'akşama ne yiyelim' sorusu bütün öğlenden sonra sorulduğundan ve de soru tekrarı sıktığından, pek karar verilemedi.
tam akşam olmak üzereyken, 'karnımmm acıktı! açım!' feryatları, makarnada karar kılınmasını sağladı.

makarnayı şimdilerde; kuru dometes ki yok, kuru patlıcan ki var, sarımsak, kaşar rende ile seviyoruz.

aldı bir telaş 'babiş'i, ocağa küçük bir tava oturtuldu, içine kuru patlıcan eklendi, su konuldu üzerlerine 'şişsinler' diye, domates de çeri!
koyduk ateşe!

açlık aman vermiyor. tez elden makarnayı yapmak gerek. bir yandan tavadakiler daha yeni yeni fokurduyor. patlıcanlar seneden kalma, domatesler eriyor. sarımsak buzdolabında soyulmuş, zeytinyağının içinde bekliyor. hepsi bir arada tavada ama pek uyum yok aralarında.

baktık olmuyor. makarnanın haşlama suyuna yetişemeyeceğiz. ocaktan aldığımız gibi sosu, doğru karıştırıcıya...

bir bulamaç yaptık tez elden. bekledi. makarna haşlandı. kaşar da çıktı buzluktan. eriyor.

aldık makarnayı 8 dk. sonra ocaktan. diriler. süzdük. tencereye zeytinyağı gezdirdik. önce sosu sonra da makarnayı döktük üzerlerine. karıştırdık.

servise koyduğumuzda adı ne oldu bilmiyoruz ama makarna yenildi. ve biz daha sormadan,
'eline sağlık babiş, nefis olmuş makarna!' denildi. rahatladık.

babiş 'güzel' bir makarna keyfi yaptı, bizse pişirdiğimiz en kötü makarnaya çatal salladık!

hamiş: babiş bir kaç gün yok! kime yemek yapacağız biz şimdi?


1 yorum:

  1. Şu beğenmediğiniz makarnayı daha çok merak ettim şimdi, keşke onun da bir resmi olsaydı:) Ama çocuklar beğendiyse sorun yok demektir :)

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.