Cumartesi

sakızlı dondurma!

tatil bitti hem de çarçabuk. dört günde!

fikri plan yoktu. ‘an’ yaşanılmak isteniyordu ve ‘an’ ne yaşattıysa o yaşanıldı. baba kız mutluluğu; baba kız kavgası; baba kız barışması ve de toplamı baba kız mutluluğu. şükür daha ne olsun!

birinci gün güneş günü uyandırırken kalkıldı. iki sırt çantası bir koca bavul konuldu arabaya. boğaz geçildi asya’dan avrupa’ya. beşiktaş’ta iki koca suböreği paketletildi rasgele bir börekçiden. dolmabahçe yolu çınarların altından süzülerek geçilirken önce küçük babiş karnını doyurdu; arada babasına da çatal uzattı; feribota binildiğinde suböreklerinin fazla tuzlu olduğuna karar verildi.

ilk ‘sevimli kavga’ feribot koltuklarına oturulduğunda yaşandı. küçük babiş’in tatil için yanına aldığı kitapla büyüğü dalga geçerken, büyüğün feribotta okumak için aldığı kitabının da ‘eğlencelik’ olduğuna karar verildi ve ödeşildi!

susurluk’ta ayran içme teklifi, ‘köpüğünü sevmiyorum’; manisa’da köfte yeme, ‘aman baba’ denildiği; alaçatı ‘öff çok sıcak’ bulunduğu için bütün bir öğlenden sonrası bir şey yenmeden aç bilaç geçirildi.

çeşme’ye varıldığında artık kimsenin bir şey diyecek mecali kalmadığından bir esnaf lokantasında küçük babiş’e yaprak sarma, büyüğüne az kuru fasulye ve pilav ısmarlandı, açlık bastırıldı! ancak ne zaman ki sakızlı dondurmaya rastlandı işte o an anların en güzeli ilan edildi. çok sevildi sakızlı çeşme dondurması; küçüğüne üç top sakızlı, büyüğüne bir top!

keyif yerine gelince kişi arsız olur. ‘dur kızım bir sorup soruşturalım’, ‘yanlış yola saptın baba ben sana demiştim!’ diye diye altınkum bile bulundu. mayolar arabada değiştirildi. sıcak kumlar hoplaya zıplaya geçildi ki bir turkuvaz deniz; ‘babiş sanki tropikal adadayız!” çığlıkları arasında, buz gibi ege suları, sanki milyon milyon yıldır bizi bekliyormuş gibi hiç itiraz etmeden yorgun babişleri bağrına bastı.

hava serin. güneş yakıcı. bir de kısa yürüyüş kumlarda seke seke. gel keyfim gel. akşam edildi gün bata durdu. müzik güzel, deniz ‘beni bırakıp da nereye?’ diyor. biz de dedik ki, ‘insanoğlu akşam oldu mu barınacak yer arar!’ anlayışla karşılandı.

‘orası pansiyon burası otel. odanız kaç para?’ diye diye sonunda tatil hesabını da aşarak, denizin neredeyse üstünde bir otel odası bulunmaz mı hem de çeşme’ye bakar. yanı başında da bir koy ki yarın gidilmezse olmaz!’

duş, az biraz uyku, sonrasında uzun mu uzun bir akşama hazırlık faslı ve de balığın, mevsim salatasının, beyaz peynirin ve de deniz börülcesinin hatta pek güzel bulunan közlenmiş kırmızı biberlerin ve de ve de bir duble babiş rakısının bulunduğu bir masa denize karşı.

birinci gün böyle geçti.

sağlıkla.

3 yorum:

  1. Sevgili babiş,

    Samimi ve neşeli sayfanızı yeni farkettim ve hep izlemekten zevk alacağım.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. hani bu dondurmanın resmi ağzımızı sulandırdın gözümüz doysaydı bari

    sevgilerrr

    YanıtlaSil
  3. tatiliniz bitmiş oh olsun:)) ama yedikleriniz yanınıza kar kalmış. 2 topda siteye koyar insan:)

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.