Pazartesi

şimdi sardalye zamanı ya!

bizim mönümüzde bir tek köfte var o da bildiğimiz köfte! başka köfteleri bilmeyiz! kusur mu? eee doğrusunu söylemek gerekirse tabii ki kusur!

balık köftesini, patates köftesini öğrensek fena mı olurdu? babiş’e arada sırada yapardık, değişiklik olurdu hem böylelikle de ikide bir laf sokuşturmalarla muhatap olmazdık; evimizde zaman zaman nasıl diyo şimdiler, “olumsuz enerjiler” bir yandan bir yana esip durmazdı!

neyse!

şimdilerde sardalye mevsimi ya; çarşıda gözümüze ilişti aldık bir kilo ayıptır söylemesi, eve getirdik!

tabii kilosu beş lira olan balığı balıkçılar temizlemez! zaten böyle bir şey teklif dahi edilmez! dolayısıyla geçtik tezgahın başına tek tek ayıkladık sardalyeleri, iskeletini etinden ayırdık, lop et ettik ki niyetimiz balık köftesi yapmak!

bu arada salona da seslendik ki balık köftesi yapacağız; “oleeyyy!” diye bir ses duyduk; işimize baktık!

balığı direkt derin bir kaba aldık, köfte baharı, tuz, un ekledik yoğurduk, az biraz su aldık tekrar yoğurduk sonra da top top edip una buladık yasıladık, tabağa dizdik ki sıva yağ ısına ve köfte kızartalım…

nitekim de öyle oldu köfteleri yağı soğutmadan kızarttık kağıt havlular serdiğimiz tabağa aldık, servise hazır hale getirdik; “açımmm” feryadını duyunca da yemek tepsisini hazırlayıp sunduk!

bekliyoruz ki bir tepki gelsin; ki sıkıntılı andır, yüzyıllar gibi gelir adama!

aslında sonucu öğrendik! ses gelmiyorsa ya kötüdür ya idare eder! yine de dayanamadık seslendik, “babiş nasıl olmuş?”

“valla kızma ama misina’daki daha güzeldi!”

sağlıkla…

hamiş, bu misina lafı ikinci kez ediliyor alttan alta bu mekana gıcık olmaya başladım haberin olsun!

1 yorum:

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.