Çarşamba

şehriyeli incik / "mutfağı ağlatmışsın!"


insan ilişkileri ihmale gelmez, hele hele “yaptım oldu!” anlayışıyla hiçbir yere varılmaz! nitekim de varılamadı, “iyi gidiyor!” sandığımız ilişkilerimiz meğerse altan alta ocakta unutulmuş tencere dibi gibi kaynıyormuş, ruhumuz bile duymadı!

kaç zamandır çalışıyoruz ya; haliyle pişirme ve yedirme işleri de eskisi kadar mükemmel gitmiyor! haftada bir alışveriş yapıp dolaba bir şeyler koyuyoruz, babiş de canının çektiğini çekip alıyor, pişiriyor ya da biz denk gelirsek ocağın üstünde ateşe gösteriyoruz yemek oluyor! yani karnımıza iyi kötü bir şeyler giriyor; düşüncemiz, “Allah ne verdiyse yiyoruz, karnımız doyuyor, şükürler olsun!” biçiminde! ancak başkalarının değilmiş, somut bir örnekle anladık!

ayıptır söylemesi birkaç zamandır dolabımızın derinlerinde, eti daim yumuşak olası kasabımız hulki’nin armağan gibi verdiği üç parça inciğimiz vardı; “bir gün denk gelir babiş’e arpa şehriyeli incik pişiririz” diyorduk, nitekim o gün geldi çattı her hal ki, “incik yer misin?” sorusu yanıtsız kalmadı, kabul gördü, pişirdik!

reçetesini size de vereceğiz ama kafanız karışmasın diye hemen belirtelim ki türlü çeşit kuzu incik tarifi var ve hepsini de insanlar uyguluyor kimsenin de şikayeti yok! bizimkisi ise bizim uydurmamız!

üç dört parça inciği (bu seferki kemiksizdi) beş altı bardak suda haşlıyoruz; baktık ki bıçağın ucu ta derinlere kadar rahat rahat iniyor, kalan suyu bir kaba alıyoruz ki eti kavuralım, iki yemek kaşığı tereyağında çevirelim az biraz sonra da yarım yemek kaşığı salça (ev yapımı) ve artan suyu ekleyelim!

arpa şehriyenin sınırı yok evde yarım paket kalmıştı onu yıkayıp kullandık ve inciklerin başından hiç ayrılmadan şehriyeleri evire çevire pişirdik!

bu arada arpa şehriyeli kuzu inciğin yanına bir tek sarımsaklı cacık yakışıyor haberiniz olsun!

masayı babiş kurdu hemen oturduk! bundan sonrası ise bizim için hem keder hem de sevinç doluydu!

kızımız bir yandan yemek yedi bir yandan söylendi; “çoktandır dalga geçiyordun!”, “………………”, “bu sefer var ya kendini aşmışsın!” dedi ve son noktayı da özlü sözüyle koydu: mutfağı ağlatmışsın!

lafın ardından da tabağımıza yöneldi, ağır aksak yiyen babasının hızından faydalandı "kaç çatal yürütebilsem kar kardır" dedi!

sağlıkla…

6 yorum:

  1. küçük babiş ağzının tadını biliyor... o bir gurme

    YanıtlaSil
  2. bazen yemek bloglarina kiziyorum
    böyle nefis seyler paylasmayin diyesim geliyor
    fakat sizinki muhabbetle birlesince
    affedilebilir oluyor...

    incik aliyim yarin ben en iyisi...

    YanıtlaSil
  3. Bu babişler bir alem eminim acaip güzel demiştir acaip ile güzeli aynı cümlede birleştirerek...Elinize sağlık sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. yalan yok, riya yok. ama arka arkaya söyledikleriyle babişi sersemletip onun da yemeğini mideye indirmiş :)

    YanıtlaSil
  5. Tüm islam aleminin mübarek Ramazan ayını canı gönülden kutlar, sağlıklı, huzurlu ve bereketli geçmesini dilerim..
    http://www.hamaratabla.com

    YanıtlaSil
  6. ...traigo
    sangre
    de
    la
    tarde
    herida
    en
    la
    mano
    y
    una
    vela
    de
    mi
    corazón
    para
    invitarte
    y
    darte
    este
    alma
    que
    viene
    para
    compartir
    contigo
    tu
    bello
    blog
    con
    un
    ramillete
    de
    oro
    y
    claveles
    dentro...


    desde mis
    HORAS ROTAS
    Y AULA DE PAZ


    TE SIGO TU BLOG




    CON saludos de la luna al
    reflejarse en el mar de la
    poesía...


    AFECTUOSAMENTE
    BABISE YEMEKLER

    ESPERO SEAN DE VUESTRO AGRADO EL POST POETIZADO DE CACHORRO, FANTASMA DE LA OPERA, BLADE RUUNER Y CHOCOLATE.

    José
    Ramón...

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.