Salı

elmalı kek!


birkaç gündür "mola" verdik ya; baktık bir "küçük" şeyi eksik bırakmışız! hiç keksiz mola olur mu allahaşkına?

babiş ne yazık ki bugüne kadar hep çarşı pazar işi, güya "iyi" çeşit çeşit renkli fırınlardan ya da pastanelerden alınmış keklerle, çoğunlukla da vişneli muflinlerle nefsini köreltti; bazen de kendi tezgah başına geçip ne pişirdiyse onu çayına katık etti!

geçen gün adı "acemi" ama kendi büyük bir aşçı olan, çok sevdiğimiz bir blogta, "ıslak kek" tarifine rastlayınca sanki "şeytan" dürttü, işten çıkar çıkmaz doğruca marketin yolunu tuttuk, tarifteki eksikleri tamamladık bu kez tezgahın başına biz geçtik ki salondan hemen sesler gelmeye başladı; "ay sen şimdi de kek mi yapıyorsun? sen hiç kek yaptın mı ki? kek yapmak kolay iş sanma!", "kalıbı yağla yoksa yapışır!", "kabartma tozu koydun mu?"

çok muhattap olmadık sorularla ve de uyarılarla ama harcın kıvamını gösterdik babiş'e, o da ara ara gelip "biraz daha un kat, biraz daha kat" diye diye bizi yönlendirdi!

şimdi deseniz ki "niye ölçü kullanmıyorsun be birader?" deriz ki, "ölçü bize göre değil bizi bozar! kendimizi bidik bileli el kararı, göz kararı idare ederiz nemize gerek ölçü, biz ne bulduysak onunla idare edenlerdeniz!"

nitekim yine öyle oldu, "acemi aşçı"nın ısrarlarına rağmen ölçüden vazgeçtik, sadece malzemeye sadık kaldık

- önce bir yumurta kırdık derin bir kaba, aksilik bu ya evde toz şeker de kalmamış, biz de on beş küp şeker kattık yumurtalara ve başladık birbirine yedirmeye yumurta ile şekeri çırpmaya;
- ardından bir küçük paket süt ve göz kararı zeytinyağı ekledik karışıma;
- bu kez el kararı un ile tarifteki gibi bir paket kabartma tozunu birlikte eledik ama niye elediğimizi anlamadık çünkü hiç bir faydasını görmedik, neyi döktükse eleğe öbür taraftan olduğu gibi çıktı ancak tarife sadece burada bağlı kalmış olduk;
- son kez de daha önce rendelediğimiz kabuğunu soymadığımız bir elma ile sadece kabuğunu rendelediğimiz bir limonu az biraz toz tarçınla karışıma ekledik iyice karıştırdık hepsini!
- ve harcı yağlanmış kek kalıplarına altı eşit parçayla döktük, el kararı göz kararı uygulamamıza ise şapka çıkardık ancak babiş bu böbürlenmeye ses etmedi!
- efendim fırınınız bizimki gibi sadece bir sac parçası değilse, 170 derecelik ısı ve 40 dakikalık pişirme süresi kek için yeterli ancak biz ara ara fırını açıp, üstelik babiş'ten "fırın yirmi dakika önceden açılmaz yoksa kabarmaz!" fırçasını yemeyi göze alıp, sonunda keki pişirdik, üstelik yine babiş'in dediğinin aksine kalıplardan da şıp diye çıkardık!

bu arada babiş biz bütün bunları yaparken yoğurtlu, sarımsaklı mantısını kaşıklıyordu, yemeğini bitirir bitirmez de fırından yeni çıkmış sıcak kekin tadına ilk o baktı ve hemen notunu verdi:

- şekeri az olmuş, limon tadı geliyor ama elma kaybolmuş bir dahaki sefere vişneli yapar mısın?

sağlıkla...

2 yorum:

  1. Anlaşıldı babiş beğenmiş bir daha ki sefere de istediğine göre ellerinize sağlık.Un eleme işine gelince benim un eleyecek hiç vaktim olmuyor öyle döküyorum hepside puf puf kabaran keklerim kurabiyelerim oluyor acaba bu laf klasik mi?:)))

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık, tadını bilemiyeceğim ama, görüntü süper olmuş. Bence de babiş bir dahaki sefere vişneli dediğine göre, süper olmuş.

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.