biz bu kahvaltı işine taktık.
nasıl olsa karışan görüşen yok. ister göz hizamızda olsun ister kulağımızın dibinde laf eden yok.
ondan her sabah canımız ne isterse kahvaltı sofrasında da o var. bir gün soğanı bol, domatesi sulu bırakıen son kertede bol maydanoz eklenmiş, tereyağından esirgenmemiş, tek yumurtalı menemen; bir başka gün “türk kahvaltısı” dedikleri bizim de pek tuttuğumuz domates, biber, kırma antakya zeytini, peynir, ekmek; bir başka gün ise nar gibi kızartılmış dilim dilim ekmek, tereyağı, vişne reçeli, çilek reçeli, bal kaymak reçel hatta hatta ister rafadan ister lop ister tereyağında yüzdür yağda yumurta… ye yiyebildiğin kadar.
bu sabah da seçeneklerden birini seçtik, masayı onunla donattık. gerçi insanın bir başına kendi kendine hizmet biraz komik oluyor ama olsun, “şeytan azapta gerek…”
neyse!
bahçemizdeki saksılardan önce birkaç kızarmış domates kopardık, yanlarına yeşil iki yeşil biber kattık ki daha koparır koparmaz, “beni yee beni hemen ısır!” diyordu, nefsimize yenik düşmedik birkaç dal da taze nane kopardık.
artık tek yapacağımız çayı demlemek, domateslerin kabuğunu soymak, üzerlerinde sızma zeytinyağı gezdirmek, naneleri suya yatırmak, yeşil bibere şöyle bir su göstermek, sürmene tereyağını dolaptan çıkarmak, yanına bu seferlik “eşlikçisi olsun” diye incir reçelini katmak, “bugün de sofrada beyazpeynir olmasın” deyip kaşar dilimlemek ve birkaç dilim ince kesilmiş ekmek kızartmak.
babiş olsa bunların bilemedik ikisini yerdi ki oda bir dilim kızarmış ekmek, birkaç dilim de kaşar.
haa bir de çay içerdi hatta tavşan kanı. neyse ki bu sabah uyanık değil. çünkü uzun zamandır iyi bir çay demleyip de şöyle ağız tadıyla içemedik baba-kız. nedeni de “evin babası!”
geçenlerde çarşıdan çelik, alt üst bir çaydanlık almış ki, elektrikli. ondan her içtiğimiz çay, “abdest suyu”ndan eh biraz daha renkli.
sağlıkla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorum yazın
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.