Perşembe

istanbul'un bir başka 'en iyisi' / pide ban

babalara her zaman da 'güven' olmaz.

yani onların her söylediklerine her daim inanmayacaksın her ‘git’ dedikleri yoldan gitmeyeceksin her ‘en iyisi bu, ye kızım’ dediklerini yemeyeceksin; yani diğer insanların olduğu gibi onların da her beş lafından en azından birine ikisine tereddütle yaklaşacaksın; ‘dur hele bir de ben akıl süzgecimden geçireyim’ diyeceksin.

demezsen babiş’in başına gelen senin de başına gelir ki insanın babasına duyduğu ‘güven’ zedelenir hatta yara alır bir daha da öyle kolay kolay kapanmaz.

hoş daha babiş’in haberi yok olup bitenlerden. dolayısıyla babasına duyduğu ‘güven’ durduğu yerde duruyor; ‘yol göstericilik’ hala yolundan çıkmış değil.

çünkü olan bitenin ilk biz farkına vardık, şimdi yaptığımız da bir özeleştiri yazısı yazıp, bunu sosyal medyadan duyurmak ve babiş’in de oradan okuyup öğrenmesini sağlamak böylelikle yüz yüze gelmemek.

efendim daha üzerinden çok geçmedi, geçen gün bir yazı yazmış, babiş’i pazar günü ‘istanbul’un en iyi pidecisi’ diye Bafra pidecisi’ne götürdüğümüzü ve onun da pidelere bayıldığını, ‘ bir daha gelelim bir daha gelelim’ deyip bizi seçimimiz, ‘üstün yeme-içme bilgimiz’ yüzünden kutladığını ballandıra ballandıra anlatmıştık.

ancak gelin görün ki ve siz siz olun ki asla ve asla herhangi bir şeye ‘en iyisi bu, bundan iyisi yok!’ demeyin. hele ki istanbul’da yaşıyorsanız.

tabii Allah’ın sopası yok ama eminiz ki elinde bir kapalı pide vardır ve kafamıza indirdiği de odur: pide ban!


dün yolumuz bir vesile ile sarıyer’e düştü; dağ tepe gezdik dolaştık akşam oldu karnımız acıktı sağa sola saldırdık ki yiyecek bir şeyler bulalım ama öyle de sıradan şeyler olmasın hem yiyelim hem baharın tadını çıkaralım yani o kadar güzel olsun.

sarıyer’den gele gele dereboyu caddesine geldik, sahilden ayrılıp hacıosman’a dönecektik ki aklımıza, son günlerde pek methini duyduğumuz bir benzincinin arkasında yer alan pide ban geldi. ancak bilmiyoruz ki aklımıza gelen başımıza neler getirecek?

daha dükkanın girişinde patron mu fırıncı mı yoksa vale mi ne olduğu belli olmayan her yanı un içinde her işi yaptığı her halinden belli tatlı mı tatlı bir genç patron karşıladı bizi. ilk başta sandık ki babiş’e yemekleri okumuş da bize, ‘gel bir de bizim pidelerimizi dene de bakalım ne diyeceksin?’ der gibi bakıyor.

uzatmayalım bir de pan pide’yi denemek için bir kıymalı bir kavurmalı iki kapalı pide söyledik, ağır olmasınlar ama en önemlisi un-et uyumunu tek başlarına tadalım diye üstlerine ne yumurta ne de kaşar istedik ardından da başladık pideleri beklerken etrafı gözlemeye.


ban pide’de mekan mütevazı ama salaş değil, hatta güzel bir deniz manzarası bile var ve masaya istek üzerine açık ayran bile getiriyorlar ki sudan ucuz ve de yanında bir tabak dolusu biber turşusu.

hemen yanı başımızda bir yaşlı çift vardı ki yaşlı oldukları ancak ellerinden ayaklarından anlaşılır. çünkü yedikleri içtikleri maşallah iki gence taş çıkartır.

nereden mi çıkartıyoruz? çünkü çiftin teyze olanı pidesine neredeyse bir tabak tereyağı sürdü amca olanı ondan kalanı kullandı; çatal-bıçakla pidelerini önce ikiye bölüp sonra da elleriyle yağlarını şapırdata şapırdata yediler.

yemek beklemek yemek yemekten her daim zordur hele ki pide bekliyorsan hele ki yanı başında birileri pidelerine gömülmüşlerse…

bafra pide’de de pide en az yarım saatte hadi 20 dakikada gelmişti. pide ban’da da pideler aşağı yukarı aynı zaman diliminde geldi ancak ne gelmek?


arkadaşlar pidecilerde ‘açık’ ya da ‘kapalı’ diye iki seçenek var ya bu bütün pidecilerde böyle ya ve sen de sanıyorsun ki herkesin açığı ile kapalısı bir ya? yok öyle değil buna ilk kez pide ban’da dikkat ettik, kendi cahilliğimizden kendimiz utandık.


bafra’da yediğimiz kapalılar kırbaç gibiydi ban’da ise orta boylu bir merdane büyüklüğünde, şimşek’te ise bir başkaydı.

neyse artık gelelim nefasete…

önce babiş’ten sonra da sizlerden özür dileriz. bir daha da asla ama asla hiçbir şeye ‘en iyisi’ demeyeceğimize söz veriyoruz. çünkü istanbul’da ‘en iyiler’ o kadar çok ki.

pide ban da işte onlardan biri yani birisiymiş yeni öğrendik… daha kapısından çıkmadan patronuna, ‘yaptığımız bu büyük yanlışı’ düzelteceğimize söz verdik. babiş de bu yazıyı okursa artık onu da sarıyer’e kadar götürmek bize ceza olsun.

sağlıkla…

hamiş; niye pide ban diyeceksin? şundan ki karadeniz'de pide banarak yenirmiş. aklında bulunsun.

3 yorum:

  1. Hımmm lezzeti hakkında bir şey diyemem tabi, ancak şunu söyleyebilirim ki Samsun`da pideler ince ve uzun olur içi bol, pişkin ama yumuşak olur yoksa makbul değildir...Yani o pide ban burada olsa iş yapamazdı :))
    Egeli ama Karadeniz gelini olarak bunu bilir bunu söylerim :))

    YanıtlaSil
  2. çok haklısınız ben de konyalıyım.burada aynı miktar hamur 1metre ile 2.5 metre arasında incecik uzatılır ve öyle tabakta filan değil genellikle 2.5 m uzunluğunda ahşap üzerinde masaya konur.inceliği tahmin edebildinizmi bilemiyorum ama pide ban içinde en iyisi demeyin çünkü görünüm itibari ile çok çok daha iyileri var.reklam olarak algılamayın ama (havzan etliekmek)sitesine ya da görsellere bir göz atın derim.afiyetle kalın......

    YanıtlaSil
  3. bakın işte 'en iyi' lafı insanın başına ne işler açıyor. mutlaka başka başka en iyiler vardır. zaten biz pide ban'a da bir başka en iyi dedik.

    bu arada bu tartışma da iyi oldu, böylelikle başka pideleri de tanıyacağız. bundan sonraki bir başka işimiz de istanbul'da pideleri tanımak olsun..

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.