Salı

skandal mantı!

babiş boğazına düşkündür, hele ki iyi yemek yani sevdiği yemek sofrada olunca; işte o zaman değmeyin keyfine…

durum böyle olunca insan çocuğunu sevindirmek istemez mi? hele de başını kaldırmadan ders çalışıyorsa.

uzun zamandır yemek işini savsakladığımız, gereken önemi vermediğimiz, alışverişi bile üstün körü yaptığımızdan günah çıkaralım istedik, hafta sonu iki gün boyunca mutfaktan çıkmadık, ha babam de babam ders çalışan babiş’e türlü çeşit yemekler hazırladık, marketi yol ettik, sert nektarinlerin yanına kavun bile kattık dolabı cennete çevirdik!

hal böyle, biz karınca gibi çalışınca babiş arada dersten başını kaldırıp, ‘ne o? mutfaktan çıkmıyorsun! bu sıcaklarda sana bir haller oldu?’ demeye başladı, biz de susma hakkımızı kullanıp ses etmedik, pek elleşmedik, işimize baktık.

yalnız arada salona seslenip, ‘öğlene izmir köfte var.’, ‘mercimekli köfte de yapıyorum haberin olsun!’, ‘marketten kabak aldım mücveri özlemişsindir’ diye bilgi verdik; her seferinde de övgü aldık!

insan övgü alınca gaza gelir, dolayısıyla aynı şey bizim de başımıza geldi; aldığımız gazla buzluktan bir topak kavrulmuş kıyma indirdik, çözülmesini beklerken un, su, tuz ve yoğurdu karıştırıp bir güzel hamur yoğurduk; hamur yoğururken kıymaya pul biber, karabiber ve tuz ekledik iç hazırladık!

yukarıda dedik ya, ‘insan övgü alınca gaza gelir’ diye, tamam gaza gelsin gelmesine de, gaza gelen insanda accık akıl olması da gerekmez mi, yoksa yaptığı işten hayır mı gelir?

efendim üzerinize afiyet bizde son günlerde pek akıl kalmadı, ‘yazdandır, sıcaktandır’ deyip duruyoruz ama pek de inanmayın dediklerimize, yaş yavaş yavaş kemale eriyor ki asıl biz ondan şüpheleniyoruz.

geçenlerde yan masamızdaki çalışma arkadaşını uzun uzun süzüp, ‘bu kızın adı neydi, bu kızın adın neydi yahu?’ deyip durduk, bir türlü çıkaramadık.

uzatmayalım, kavrulmuş kıymayı çıkardık dolaptan, babiş’e seslendik ki mantı yapacağız; babiş yanıtladı ki, ‘oleyy!’ der sevinç gösterisinde bulunur.

hal böyle olunca yukarıda yazdığımız hazırlıklara başladık, bitirince soluklanmak için duraladığımızda aklımıza geldi ki kavrulmuş kıyma ile mantı yapılmaz.

başımız belaya girmesin diye, babiş’e durumu izah ettik, ondan ‘sıkma canını’ garantisini alınca mantı yapımına başladık.


önce hamuru açtık sonra eşit parçalara böldük;



ardından içlerini yerleştirip, her birini tek tek kapatıp bir kenara aldık.


işimiz bitince de babiş’in açlık durumunu sorup mantılarımızı kaynar suyumuza atıp, bir yandan yoğurt sarımsak hazırlamaya başladık.

bu arada evin iti’nin çiş ve kakası geldiğinden, bu görev de hemen hemen her zaman bizim görevimiz olduğundan, babiş de ‘sen git, ben yağ ve salçayı hazırlarım’ dediğinden; ‘sevimli leo’yu alıp parka çıktık uzun uzun dolaştırdık, arada bizim gibi çocuğunu kıramamış da yeni köpek sahibi olmuş hanımlarla tanıştık, sohbet ettik ve eve döndük!

bizim huyumuzdur her yaptığımız yemekten sonra yorum alırız. yine öyle yaptık babiş’e ‘mantı nasıl olmuş?’ diye seslendik ve ‘skandal, yarısını ancak yiyebildim!’ yanıtını alınca da yıkıldık.

inanın bu yorum şimdiye kadar aldığımız en ağır yorumdu. kalbimiz kırıldı, babiş’e gücendik ama işi pişkinliğe vurup mantının neden ‘skandal’ boyutta olduğunu öğrenmeye çalıştık.

babiş özetle der ki, yaptığımız mantı bize yakışmamış! yoksa biz ona bu güne kadar ne mantılar yapmışız da üçüncü tabağı yememek için kendini çok zor tuttuğu zamanlar olmuş; o günleri anımsamışz bu mantıyı yerken ve üzülerek babasının yavaş yavaş yaşlandığına hüküm verip hayıflanmış.

sağlıkla…



1 yorum:

  1. Sorun kavrulmus kiymadan kaynaklanmistir bence;
    yasin "Kemale" ermesiyle bir ilgisi yoktur,yine de siz siz olun yasinizi bir yerde sabitleyin,her yil yeni bir yas almanin luzumu yok.....Sevgiyle ve dostca kalin

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.