Pazartesi

kimin ki anası babası vardır!


her şey yolunda gidiyordu, babiş sonunda bitmek bilmeyen tatilinden dönmüş; döner dönmez de dediğini yapmış, ayaklarını uzatıp uzun uzun dinlenmiş hatta bazı akşamlar babasına o çok sevdiği makarnadan bile yapmıştı!

önce kurutulmuş domates, biber ve patlıcanı birkaç saat suda bekletmiş ardından salça, tane karabiber, sarımsak iyi su ekleyip kaynatmış sos hazırlamış; makarnayı tam sekiz dakika haşlayıp, suyunu süzmüş, tencereye alırken sosu eklemiş, kaşar rendeleyip sofraya getirmişti! şükürler olsun daha ne olsun!

ama kiminki anası ve babası vardır dertlidir, hatta bu işin ustadı sözü daha da ileriye götürüp der ki, “kiminki anası ve babası vardır, o hastadır!” artık anlayın!

nitekim babiş de zaman zaman ana babasından dertlenir hatta babasından daha çok dertlenir çünkü büyük babiş birlikte yaşadıkları için onu rahat bırakmaz sanki ev arkadaşıymış gibi davranır, evi hadi vazgeçti hiç olmaza odasını toparlamasını ister, yediğini olduğu yerde bırakmasını istemez, “şunu döktün şunu kaldırmadın!” der dırdır eder!

eee kız haklı kim ister hizmetli gibi gün on iki saat çalışılsın da evde dirlik düzen olsun!

neyse!

fırtına geliyorum diyordu da ne zaman nerden geleceği belli değildi nitekim bir akşam üstü babiş’in açtığı kapıdan içeri girdi ve babiş’in yüzünde patladı; “evladım bak her şey yerli yerinde duruyor; bari yediğin kapları makineye koysaydın, bir hafta oldu bavulun yerli yerinde duruyor, sıkılmıştır!”

tabii bu durumda büyük babiş haksız; hiç işin, sıcak havanın hele hele yorgunluğun yükü eve taşınır mı hadi taşındı diyelim bütün yük babiş’ın sırtına yüklenir mi?

babiş de bunun altında kalmadı tabii söylendi, “evin bütün yükü benim üstümde, bulaşık makinesini ben boşaltıp ben dolduruyorum, çamaşır makinesini ben dolduruyorum ben boşaltıyorum, renklisi ayrı beyazı ayrı eee ütü de yapıyorum daha ne yapabilirim?”

babiş bunları söyledi söylendi durdu kendini savundu ancak anlam veremediğimiz her lafının arasında niye gülümsüyordu onu çözemedik! sormadık da “şimdi ayıp olur” diye!



ve tabii kavga ayrılıkla bitti, sabahında evden gideceğini daha çok uzun zaman da gelmeyeceğini söyledi, gitti!

şimdi kandırmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ama nafile! hatta onun için ar-ge çalışmalarına bile hız verdik mutfağa girdik, tavuklu beyti formülü geliştirdik telefonda da belki kanar diye uzun uzun anlattık “bana mısın” demedi! belirsizlik sürüyor

sağlıkla…

7 yorum:

  1. Çabuk gelsinnnn

    Gelir gelir...

    Dimi ?

    YanıtlaSil
  2. insallah cabuk geri gelir..
    bu arada siz cayi nasil demliyorsunuz? merak ediyorum..herkesin baska bi cay demeleme tarifi var da...

    YanıtlaSil
  3. sevgili adsız,

    valla önce çaydanlığı boşaltıyoruz! malum bekar evi olduğu için çay posaları bir dahaki çay demleme işine kadar çaydanlıkta kalıyor ki iyi bir görüntü değil çaydanlığın ağzı açılınca. sonra su kaynıyor yeni çayın üstüne boşaltıyoruz. ve tabii ki en az bir yirmi dakika demliyoruz.

    gerçi babiş daha bu işlemi öğrenemedi! o sadece kahve yapmayı biliyor bir de fal bakmaya çalışıyor ama daha hayal dünyası küçük!

    YanıtlaSil
  4. ask olsun buyuk babis.
    cay demlemeyi gayet iyi biliyorum bi kere!
    hayal dunyam da gayette genis!!!

    kucuk Babis*

    YanıtlaSil
  5. he he he:)) cay demleme sebebiyle birbirinizle konustugunuza sevindim...yalniz cay demlemek oyle kolay degilmis..bir arkadasimdan ogrendim once demlikteki caylari azicik islatmak lazimmis..altta su kaynarken onlar da yavastan isiniyormus..su kaynayinca demlige dokulecekmis..cayin acisini aliyormus...deneyin bakalim..yanina da simitle peynir..:))

    YanıtlaSil
  6. yani şu çay demleme işi gibi gayet de incelik isteyen bir iş için adsızlar arası diyalogun kurbanı olduk ya ona yanarım!

    bu arada bu fırsatla babiş'le de bir diyalogumuz oldu sankim! satıraralarını okumayı çoktan öğrendiğimizden bu yeni durumdan mutluyuz!

    avdet yakındır!

    YanıtlaSil

yorum yazın

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.